Efsane Nasıl Doğdu?
Rivayetler, bu köprünün yapılışının ardında büyük bir sevdanın ve imkânsızlığın yattığını fısıldar. Efsaneye göre, köprünün bulunduğu bölgede birbirine deli gibi âşık olan iki genç yaşarmış: Zemheri kadar soğuk ve ulaşılmaz bir Bey kızı ile fakir bir çoban. Gençler arasındaki bu umutsuz aşk, nehir gibi önlerinde akıp giden bir engelle, yani Batman Çayı ile kesintiye uğramış.
Aralarındaki Tek Engel: Azgın Nehir
Nehrin kış aylarında azgınlaşması ve geçilmez hale gelmesi, âşıkların buluşmasını imkânsız kılarmış. Bir kış günü, çoban nehrin karşı yakasından sevdiğine seslenirken, sel sularına kapılıp boğulmuş. Bu acı olay karşısında perişan olan Bey kızı, nehre bakıp saatlerce ağlamış.
Köprünün Yapılışı ve "Gelin" Motifi
Kızının çektiği acıya dayanamayan Bey, nehrin üzerine öyle sağlam bir köprü yapılmasını emretmiş ki, ne sel ne de fırtına bir daha sevenleri ayıramasın. Köprünün yapımı zorlu geçmiş, her defasında sel suları temelleri yıkmış.
Sonunda, ustalar köprüyü tamamlamayı başarmış. Ancak efsaneye göre Bey kızı, bu köprünün sevdiğini geri getiremeyeceğini bilmesine rağmen, nehre bakarak duyduğu acıyı simgelemesi için köprünün ortasındaki en büyük kemere, tıpkı bir gelin duvağı gibi bir mimari detay eklenmesini istemiş.
İşte köprünün üzerindeki en büyük kemerin altında yer alan o zarif motifler ve yapı odacıkları, bazı kaynaklara göre "gelin odası" olarak adlandırılır. Köprü, o günden bu yana, iki sevdalının imkânsız aşkının taşlaşmış bir yadigârı olarak anılmaya devam ediyor.
