Bir vadideki çeşme başında, sürülerini sulayan iki çoban varmış. Her sulamada çekişir, "Önce benim hakkım!" diye inatlaşır dururlarmış.

Kavgaları öyle büyümüş ki, çeşmenin akış yönünü değiştirip, suyu sadece kendi tarlalarına akıtmak için setler kurmaya başlamışlar. Nihayetinde ne dostlukları kalmış ne de çeşmenin başında su. Her ikisi de susuzluktan perişan olduklarında, oradan geçen yaşlı bir bilge onlara şunu söylemiş: "Su, hayat vermek içindir, kavga sebebi olmak için değil. Paylaşmaktan vazgeçtiğiniz an, suyun bereketi de aranızdaki iyilik de kurur."

Bugün Batman'da yaşananlar, ne yazık ki bu acı hikâyeyi anımsatıyor.

Şehrin iki önemli kaynağı – Yerel Basının kamuoyunu bilgilendirme hakkı ve Batman Barosu’nun hukuku temsil etme görevi – eleştiri suyu başında sert bir çekişmeye girmiş durumda. Tartışmanın odağı artık seminer değil; basın özgürlüğüne yönelik çifte standart ithamı ve yargı sopasının gölgesi.

Batman... Bu kadim şehir, hepimizin ortak yurdu, umudu ve sığınağı. Oysa bugün, semalarımızda ne bereketin ne de müjdenin izleri var. Ağır bir hüzün ve tarifi imkânsız bir hayal kırıklığı çökmüş durumda üzerimize. Sanki şehrin kalbi, iki büyük atardamarının – Yerel Basın'ın dürüst sesi ve Batman Barosu’nun adaletli vicdanı – birbirine düşmesiyle yorulmuş, çatlamış gibi.

Tartışmanın odağında, reşit olmayan öğrencilere yönelik düzenlenen bir seminerin içeriği var. Ancak Baro'nun, bu eleştiriye hukukun en sert maddeleriyle karşılık vermesi, olayı seminerin içeriğinden çıkarıp, bir basın özgürlüğü davasına dönüştürdü. Sorunun çözümü ne adliye koridorlarında ne de sert açıklamalarla; uzun yıllardır bu şehrin nabzını tutan bir gazeteci olarak biliyorum ki, çözüm sadece ve sadece aklıselimde yatıyor.

Çifte Standart Gölgesinde Bir Çelişki

Batman yerel basın platformunun dile getirdiği çelişki, gerçekten göz ardı edilemez nitelikte. Baro’nun, bir yanda ulusal düzeyde tutuklanan bir gazeteci için "GAZETECİLİK FAALİYETİ SUÇ DEĞİLDİR!" manşetiyle ortak bildiriye imza atması, diğer yanda sadece iki gün sonra yerel bir gazeteyi eleştirel bir haber nedeniyle ağır ithamlarla savcılığa şikâyet etmesi, okuyucunun zihninde haklı sorular yaratıyor.

Bu durum, tam da halkımızın deyişiyle, "Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?" dedirtiyor.

Bir zamanlar bilge bir kadı, mahkemeye gelen iki komşuyu dinlerken şöyle der: "Adalet terazisi, sadece gücü değil, hakkı da tartmalıdır. Bir terazinin kefesi kendi dostun için geniş, rakibin için dar ise, o terazi adalet değil, ayrımcılık dağıtır." Batman Barosu’nun, İstanbul'daki gazeteci için talep ettiği "genişletilmiş koruma alanını", Batman’daki meslektaşlarımıza çok görmesi, işte bu terazinin ayarını bozuyor. Hukukun koruma şemsiyesi, sadece aynı görüşte olanları değil, eleştirel sesleri de kapsayacak genişlikte olmalıdır.

Sağduyu Çağrısı

Batman Barosu, tartışmasız şehrin en köklü ve en önemli sivil toplum kuruluşudur. Baro’nun her kararı, her aksiyonu, toplumsal vicdanı temsil etme sorumluluğu taşır. Basın özgürlüğü gibi hassas bir konuda, yargı yolunu tercih etmeden önce, yerel basınla diyalog ve aklıselim zemini araması beklenirdi.

Basın, haberinde toplumsal hassasiyetleri, özellikle de ailenin korunması temasını öne çıkarmış. Baro ise seminerin amacının çocuk ve kadınların şiddetten korunması ve 6284 Sayılı Kanun kapsamındaki haklarının anlatılması olduğunu belirtiyor. Bu iki farklı bakış açısının, kamuoyunda infiale yol açmadan, akademik ve hukuki bir platformda tartışılması, Batman’a daha çok yakışırdı.

Şikâyet edilen maddeler (Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Yayma, Kin ve Düşmanlığa Tahrik) ağır ithamlardır ve doğrudan gazetecilik faaliyetini hedef alır. Baro'nun bu sert çıkışı, eleştiriyi sindirme çabası olarak algılanma riskini taşımaktadır.

Fenerin Gölge Düşürmesi

Baro Başkanı Hamit Çakan ve yönetiminin, sağduyusuyla her tartışma platformunda ara bulucu olması ve bu davranışlarıyla Batmanlıların haklı takdirini kazanması hepimizin malumudur. Bu kadar başarılı bir çalışma ve toplumsal güven inşa edilmişken, bu tür bir olayla gündeme gelinmesi doğru değildir. Bir şehrin en parlak feneri olan Baro'nun, en kritik anda kendi üzerine gölge düşürmesini kabul edemeyiz. Bu nedenle, Baro Yönetimi'nin behemal mahkeme kararından vazgeçerek, toplumun beklentisini karşılaması şarttır.

Batman'ı Kavga Şehri Yapmayalım

Değerli Batman kamuoyu ve her iki kıymetli kurumumuz: Bu çekişme, ulusal medyanın iştahını kabartmaktan, Batman'ı iç çekişmelerle yıpranan, sürekli kavga eden bir şehir olarak resmetmekten başka bir işe yaramayacaktır. Baro gibi hukuku temsil eden ve topluma liderlik eden kurumların, eleştiriye karşı tahammül çıtası, sıradan bir vatandaştan çok daha yüksekte olmak zorundadır. Bu çatışmalarla enerjiyi tüketmek büyük bir kayıptır.

Yerel basın platformu, Baro'dan 'Toplumu İfsat Etmekten Vazgeçin' derken; Baro ise yayının 'Baroyu Hedef Gösterdiğini' belirtiyor. İki taraf da samimiyetle kendi doğrusunu savunuyor. Ancak bazen en büyük erdem, haklı olmaktan ziyade büyüklük göstermektir.

Çağrımız şudur: Batman Barosu Başkanlığı'nın, sivil toplum lideri rolünü üstlenerek, suç duyurusunu geri çekmesi ve basınla bir araya gelmesi beklenmektedir; yerel basının da eleştiri hakkını kullanırken, her zaman olduğu gibi bundan sonra da tartışma ortamı yaratmadan aynı hassasiyeti ve özeni göstereceğinden eminim.

Bu şehrin, daha fazla gerilime ve ayrışmaya tahammülü kalmadı. Bizler, bu topraklarda huzur ve adalet içinde yaşamak isteyen insanlarız. Kalemimizle ekmeğimizi kazanırken, tek amacımız şehrimizin vicdanı olmaktır. Gelin, sivil toplumun en güçlü iki direği olan sizler, bu inatlaşmayı bir an önce bitirin. Unutmayın ki, Batmanlıların sizlere olan güveni, mahkeme kararlarından değil, ortak geleceğe olan inancımızdan besleniyor.

Lütfen omuzlarınızdaki sorumluluğu hatırlayın ve Batman'a, uzlaşmanın ve sağduyunun kazanacağı bir hikâye hediye edin. Güçlü bir Baro, ancak özgür bir basınla denge bulabilir. Vicdanen özgür, hukuken adil bir Batman, hepimizin ortak paydasıdır. Takdir, bu sağduyu çağrısının gücünü tartacak olan Batman halkınındır.

Kalın sağlıcakla,