Gönlümde çok kıymetli bir yeri olan edebiyatçı ve eğitimci kadim dostum Hüseyin Saraç beyefendi gönderdiği bir tebrik mesajında şu zarif nükteyi ifade etmişti:

"Gül dikene sormuş: "Ben herkesi mutlu ederken sen niye canları yakıyorsun?"

Gülün dikene sitemlerle dolu bu yakınmasına karşılık diken güle demiş ki: "Sen hiç acı çekmeden sevgiye ulaşan insan gördün mü?" diye, insanı tefekküre davet eden çok anlamlı ve hikmetli sorusunun ardından, ders ve dava arkadaşım mübarek cuma günümüzü tebrik etmişti.

Kıymetli dostumun bu derin anlamlı ve hakikatli nüktesi "Gülü seven dikenine katlanır." atasözünü hatırıma getirdi. Ayrıca, "Güle varmak isteyen, yolu uzun ve zorlu olsa da, güle vardığında, seyrine doyulmaz güzelliğine bakmak ve doyulmaz rayihasını koklamak için gülü tutarken, bazen acıtsa da kanatsa da eline diken(ler)in batmasına râzı olmalıdır." deyimini de.

Gül umuttur, ümittir, rüyadır. Gül âşık olunan güzeldir, canandır. Her neye ve nereye bakılsa gözün daim gördüğü eşsiz ve emsalsiz güzeldir. Diken ise erilmek istenilen murada, ulaşılacak maksada varmak için katlanılan zorluktur. Güle vuslat hasretlerinde, sabır ve tahammül ateşlerinde yanmaktır. Bu uğurda acı da, cefâ da çekmek, icabı halinde yolunda fedâ olmak da aşkın tabiatındandır.

Gul Ve Diken

Şair Mustafa Atiş Gül’e Ağıt başlıklı şiirinde gül uğrunda çekilen cefâya şu dizelerle ne tatlı sitem etmiş: “Ya öldür sevdaları, ya bu hasreti güldür / Mâziye gömüleyim sedasız ve selâsız / Toprak olsa da vuslat benim düşümde Gül’dür / Hangi irem kolaydır sabırsız ve cefasız / Ya öldür hasretleri, ya bu sevdayı güldür.”

Gül mevzuuna dair bir inci de Senâî Demirci dostumuzdan olsun. Güle dönüşmek için kısa ve basit bir formül, fakat zor ve zorluklarla dolu bir yol tarif etmiş: “Kul oldum, kül oldum, gül oldum.” Kulluk ateşlerinde yanıp kül olmayı göze alabilenler ancak gül olur.

Öncekilerin dillere destan olan ve adeta ölümsüzleşen aşkı ve sevdası güle kavuşup koklamak uğruna mârûz kaldıkları her güçlüğe razı olup gönülden göğüs germeleri sebebiyleydi. Günümüzde güllere gülden gelecek naza da zahmete de rağbet eden de yok. Yapmacık olduğundan mıdır nedir? Bugünün aşkları ve sevdaları ayağa düşecek kadar değerini kaybetti. Ömürleri bu yüzden mi kısaldı dersiniz!..

Dikensiz gül istemek zordan kaçmak, kolaya talip olmaktır. Aslında belki de kıymet bilmemektir. Kıymet bilen veya bilecek olan çilesini çekmeye baştan razı olmalıdır.

Gülün kızılı, kırmızı renklisi en makbulüdür gerçi fakat rûha genişlik veren, hangi renkten olursa olsun güzelliğin şâhikası olan, enfes râyihasıyla insanın içini ferahlatan gül, cemâline meftûn bakışları başdöndüren câzibesiyle kendine celp ederken, dalındaki diken(ler) gülü, nâzenin yapraklı o nârin ve nâdide çiçeği, ona göz diken kem gözlerden ve ona uzanacak hoyrat ellerden korur.

Gül dalındaki diken, güzelliğin, göz alıcı endamın, sevginin ve aşkın sembolü olan gülün pür dikkatle ele alınmasına ve itinayla elde tutulmasına sebep olur.

Hedefiniz, hayâliniz, maksadınız, arzunuz olan gülünüz her ne ise, elinizde, gönlünüzde, gözünüzde, yuvanızda veya her nerede olursa olsun, bir yerde gülünüz varsa ona ihtimam gösterin, ona iyi bakın ve onu iyice koruyun. Kuruyup elinizde kalmasın. Gönlünüzün gülüne gülünüz. Gül’ünüz de gül yüzüyle size gülsün.

O gülün varsın dikenleri olsun. Varsın arada bir de elinize batsın, bazen kanatsın. Hayran bakışlara sîretinin ve sûretinin güzelliğiyle cemâlini arz eden, bulunduğu yerleri gülistana, gül bahçesine çeviren öyle güle/güllere can fedâ.

Kaynak: https://www.risalehaber.com/mehmet-asif-isik-gul-ve-diken-28197yy.htm