2010-2017 yılları arasında Diyanet İşleri Başkanlığı görevini hakkıyla ve lâyıkıyla yapmış, bugün ise âlim/münevver sıfatını hâiz ilim adamları yetiştiren ve İslâm âleminin çok mühim meseleleri hakkında önemli çalışmalarla dikkat çeken İDE (İslam Düşünce Enstitüsü) Başkanlığını yürüten Prof. Dr. Mehmet Görmez hoca İslâm âlemindeki düşünce farklılıklarına ve fikrî ayrılıklara dair hususları tebrik ve takdir edilecek büyük bir vukûfiyetle tesbit edip mutedil ve insaflı bir dille özetlemiş.

İslâm ağacının her kolu, her dalı, her alanı dinin mühim bir rüknünü ve esasını önemseyip o hususta yol alarak ilerlemiş. Tefsirden tasavvufa, hadisten usûl-ü ilme, tarikatten hikmet ve felsefeye kadar her meslek ve ilim dalı âdeta uzmanlaştıkları veya meşreplerine göre önceledikleri saha dışındaki meseleleri ya bütün olarak ele alamamışlar, ya ihmal etmişler ya idrak edememişler, ya da yeterince anlayıp önemsememişler. Meselelere ve hadiselere bakış ve değerlendirme usûl ve metodları bundan dolayı farklılıklar oluşturmuş. Böylelikle her birinin meşreplerinde bir şeyler ya ifrat veya tefrit ile ya fazla olmuş ya da eksik kalmış.

Aslında İslâm ilmî hamulesinin dallanıp budaklanan birbirinden bunca yolu ve fırkaları belki aynı maksada ulaşmayı, aynı gâyeye varma arzu ve isteklerini farklı dil, yol ve beyanla ifade etmişler. Risâle-i Nûr, zengin muhtevası ve bunca meslek-meşrebin esas alıp işlediği en karmaşık ve içinden kolay çıkılmaz meselelere varıncaya kadar geniş bakış açısıyla İslâm medeniyetinin ilmî müktesebatının özü ve muhtevası hak ve hakikat olan bütün yollarını, meslek-meşrep ve alanlarını sahiplenmiş, eksik ve/ya hatalarını ikmâl ve tashih etmiş, özlerini ve hakikatlerini birleştirmiştir.

Ufku insana hayranlık veren muhterem Mehmet Görmez Hoca Hazreti Adem'den beri son peygamber Hazreti Muhammed Mustafa Efendimizle (sav) kemâle erdirilen İslâm dininin özüne, insana insan olma sıfatı kazandıran ahlâk kavramına dair çok önemli bir hususa daha temas etmiş. Şöyle ki;

Kalem 3.âyet: وَاِنَّ لَكَ لَاَجْراً غَيْرَ مَمْنُونٍۚ
"Hiç şüphesiz senin için bitip tükenmeyen bir mükâfat vardır."

Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hazreti Peygambere (sav) bu tükenmez mükâfatın veriliş sebeplerinden, kanaatimce en mühimi sonraki âyette beyan edilmiştir:

Kalem, 4.âyet: وَاِنَّكَ لَعَلٰى خُلُقٍ عَظ۪يمٍ
"Ve sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin."

Gerek hidayet nimetini tamamlayıcısı Peygamber Efendimizin (sav) ve önceki bütün peygamberlerin (as) vasıfları yüksek bir ahlâk, sarsılmaz bir iman, şaşmaz istikamet, emsalsiz edep ve iffet, sağlam bir şahsiyet, halim-selim fıtrat, salih ve emin, üzerlerine günah ve ayıbın hiçbir gölgesi düşmemiş birer numûne-i timsal insanlar olmalarıdır.

Bir diğer âyette, Peygamber Efendimiz eğer -hâşâ- katı kalpli, sert, kaba-saba mizaçlı bir insan olsaydı sonucunun şöyle olacağı beyan edilmiştir:

Âl-i İmran, 159. âyet: فَبِمَا رَحْمَةٍ مِنَ اللّٰهِ لِنْتَ لَهُمْۚ وَلَوْ كُنْتَ فَظًّا غَل۪يظَ الْقَلْبِ لَانْفَضُّوا مِنْ حَوْلِكَۖ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِي الْاَمْرِۚ فَاِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّل۪ينَ
"O vakit Allah´tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet; bağışlanmaları için duâ et; iş hakkında onlara danış. Kararını verdiğin zaman da artık Allah´a dayanıp güven. Çünkü Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever."

Kur'an-ı Hakim'in kendisine vahyedildiği, âlemlere rahmet olarak gönderilen, sözleriyle, fiilleriyle ve her haliyle bize mutlak rehber kılınan Peygamber Efendimizin en yüksek vasfı "ÜSTÜN ve YÜKSEK AHLÂK" sahibi oluşudur. Bu sebeple, Efendimiz, Gazali'nin İhya'sında naklettiği bir hadis-i şerifte bize şu dersi vermiştir: "Din güzel ahlâktır." (İhya, 350) Yine bir diğer hadiste ise "Ben güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim." (Muvatta, Husnü'l Halk, 8; Müsned, 2/381) buyurmuştur.

Yukarıdaki âyet ve hadislerden mülhem olarak şu hükme varabiliriz: İnsanın ahlâkını, karakter ve şahsiyetini düzeltemeyen, kalbine nüfuz edip nefsini ıslah edemeyen yol, kural ve kâideler Allah'ın dini değildir. Ahlâkını, şahsiyet ve karakterini Peygamberin rehberliğiyle adam edemeyen kişi de dindar değildir. Çünkü, Allah'ın indirdiği kitapla tarif ettiği ve Peygamberiyle fiilen gösterdiği hakiki dini yaşamıyordur vessellâm.

Kaynak: İslam Ahlaktır - (https://www.risalehaber.com/mehmet-asif-isik-islam-ahlaktir-28253yy.htm)